İşi gücü bir kenara bırakalım, yaşadığımız yüzyıl oturmak üzerine tasarlanmış. Çalışırken, TV izlerken, kitap okurken, müzik dinlerken, bilgisayar oyunu oynarken ve hatta dinlenirken! Artık boş boş oturmanız önemli değil, dünyayı daha iyi bir yere dönüştürecek yeni SpaceX’i keşfetseniz bile oturmak zorundasınız.
Tabii bunların dışında bir de bizler varız. Ülkemizde ve dünyada her geçen gün sayımız artan,oturduğu yerden para kazananlar… Oturduğumuz yerden para kazanıyoruz kazanmasına ama sağlığımızı riske atıyor ve belki kaybediyoruz. Bu konu dikkatinizi çekmeye değer ise işte her gün 8 saat oturma rutininizi tamamladığınızda vücudunuzda meydana gelenler ve zararları minimize etmek adına yapabilecekleriniz:
Geçen asırlar yaşam tarzımızı değiştirdi. Birileri insanları bir güzel giyindirip elektrikli aletlerin önüne oturttu. Sorun oturmakta değil fakat Kaliforniya Üniversitesinden Galen Krantz’a göre insan vücudu günde 8 saat oturmak için tasarlanmamış.
İnsan omurgası bir “S” harfi ve kancaya benzer şekilde (S-Shaped) yaratılmış. Bilim insanlarına göre bunun nedeni, omurgamızın yük taşıyabilmesi ve açığa çıkan gerilme uyum sağlamasıdır. Oturduğumuzda ise vücudumuz S şeklinden C şekline geçiş yapar. C şeklinde vücudumuz kambur durur ve bu kamburluk karın kaslarımızı zayıflatarak doğal vücut formumuzu korumayı güçleştirir. (Eğer karın kası için ayrı bir spor yapıyorsanız orası başka)
Oturduğumuzda ağırlık leğen kemiği (pelvis) ve omurgaya aktarılır. Bunun bir sonucu olarak omurlar arasındaki disklerde basınç artışı meydana gelir. Sürekli zorlama, leğen kemiğinin (servikal vertebra) sıkışmasına neden olur ve sonunda beyne giden kan akışının azalmasına yol açar. Bunların bir sonucu olarak kişi bel ağrısına eşantiyon olarak baş ağrısı ve bulanık görme sorunları da yaşayabilir.
Omurga, insan vücudu ve iç organlarının framework’ü gibidir. Onun sağlığı tüm sistemin ve vücudun sağlığıdır.
Buraya tıbbı parçalamak için gelmeyen arkadaşlarımıza ithafen: Kardiyovasküler sistem, kan dolaşım sisteminin havalı adıdır. Sık oturduğumuzda bizleri bekleyen bir diğer tehlikeli düşman kardiyovasküler sistem üzerinde olmadık işlerin başa gelmesidir. Bunun bir sonucu olarak kalp sorunları ve kronik hipertansiyon sorunlarıyla oturduğunuz yerden rahatınız bozulabilir.
Oturma eylemini hayat tarzı olarak benimsemek kasların zayıflaması, kan dolaşımının bozulması ve kan damarlarının tonunun düşmesine neden olur. Fiziksel aktiviteniz put gibi bilgisayar başında oturmaktan ibaret olduğunda ateroskleroz hastalığı da açığa çıkabilir.
13 yaşından büyük 17 bin kişi üstünde yapılan bilimsel bir araştırmaya göre, gününün çoğunu oturarak geçiren kişilerin, aktif kişilere oranla kalp krizinden ölme riskinin %54 daha fazla olduğu düşünülmektedir.
Gününün çoğunu oturarak geçirenleri bekleyen bir diğer büyük tehlike varisli damarların oluşumudur. Tüm gün oturduğumuzda kötü kan sirkülasyonu oluşur ve bunun sonucu olarak varisli damarlar ortaya çıkabilir. Varisli damarlar kadınlarda daha sık görülüyor olmasına rağmen erkeklerde de görülebilmektedir.
Kötü kan dolaşımının tek dezavantajı varisli damarlar değildir. Kötü dolaşım, kan pıhtısı oluşmasına neden olur. Kan pıhtısı kalpte, akciğerde veya beyinde hayati bir kan damarını kolayca bloke edebilir. Gerisinde ne olacağını zaten siz de biliyorsunuz.
Biri bana mı seslendi? Tam zamanlı ve oturarak çalışmaya başladığımda 2 senede, mevcut kilomun üzerine fazlalık 23 kilo aldığımı biliyor muydunuz? Neyse ki spor beni bu fazlalığın 15’inden kurtardı ve ideal kiloma kavuştum. Fakat rahat bilgisayar koltuğunun bir sonraki kurbanı siz olabilirsiniz.
Sürekli oturarak çalışmanın en büyük dezavantajı metabolizmamızın yavaşlaması ve vücudunuzun yakması gerekenden daha az kalori yakması. Oturduğumuz süre boyunca, insülin seviyemiz düşüyor ve kan basıncımız artıyor.
Çalışırken fiziksel kuvvete ihtiyaç duyan ve masa başında çalışmayan kişiler bize oranla %35 daha fazla kalori yakıyor. Vücudunuzun ihtiyacı olmadığı kalorileri nasıl yakacağınızı biliyorsunuz; az yemek çok hareket.
Fiziksel aktivitelerimizi kısıtladığımızda -ki, bu genellikle günde 8 saat oturduğumuz yerden çalışarak oluyor-vücut kaslarımız zayıflamaya ve gevşemeye başlıyor. Oturduğumuz yerden keyfimize baktığımızda, yalnızca kaslarımızı etkileyip plaj vücudumuzu bozmakla kalmıyoruz. Uzun süre oturmak uzun vadede (ortalama 10 yıl) Osteoporoz rahatsızlığından muzdarip olmamıza neden olabiliyor.
Vücudumuz, masa başında çalıştığımız süre boyunca vücudu ayakta tutmak için harcaması gerekenden daha az dirence ihtiyaç duyuyor. Bu uyuşukluk hali tıpkı bizlerde olduğu gibi kemiklerimizi ve kaslarımızı da uyuşukluğa ve güçsüz kalmaya alıştırıyor. Bu bir rutin haline geldiğinde ise Osteoporoz başta olmak üzere birçok diğer hastalık bizleri bekliyor.
İçimizde “Pankreas” dediğimiz bir şey var. Pankreas, karbonhidratları glikoza dönüştürmek için gerekli olan insülin miktarını salgılamaya yardımcı oluyor. Bununla birlikte, pasif kaslardaki hücreler çok daha az miktarda insüline ihtiyaç duyarken, pankreas salınımı normal hızda gerçekleştiriyor.
2011 yılında yapılan araştırmalarda görüldüğü üzere, uzun süre oturmak hücrelerdeki insülin direncinin düşmesine neden oluyor. Bunun bir sonucu olarak şeker rahatsızlığı ve diğer bazı hastalıklara karşı yatkınlık oluşabiliyor. Baklavayı böreği kazanacak parayı kazanalım derken maazallah ağzımızın tadı tuzu kaçabilir.
Karşılıklı depar atsak, kaplumbağaları geçmeyi başarabiliriz. İş, az hareket edip uzun uzun yaşamaya geldiğinde ise kaplumbağaların yarışın galibi olacağı kesin. Aktif bir yaşam tarzı yerine sürekli oturmayı tercih ettiğimizde, yaşlanma sürecimiz de hızlanıyor.
Yaşlanma sürecinde telomerlerin sayısı giderek azalır. Telomerler, kromozomları herhangi bir hasardan koruyan kromozom uçlarında bulunur. Aktif olmayan bir yaşam tarzının telomerlerin daha hızlı azalmasına ve yaşlanma sürecini önemli ölçüde hızlandırmasına neden olduğu kanıtlanmıştır.
Otururken rahat olabilirsiniz ama oturarak geçirdiğiniz her bir saat, toplam yaşam sürenizden düşülen iki saatinize mal olabilir.
Oturduğunuz yerden siz mutluysanız sorun yok ama ya zihniniz ne olacak? Durağan yaşam tarzının getirdiği sürpriz yumurtalardan biri depresyon ve anksiyetedir. Bilimsel araştırmarla göre; rahat ve ergonomik koltuğumuz sadece bir çalışma aracı değil, aynı zamanda hüznün gizli sığınağı! Yani “Yıkılmadım ama ayakta da değilim“ diyorsanız, muhtemelen koltuktasınız ve bu ruh halinize koltuğunuz neden oluyor olabilir.
İşin bir de rahatlama boyutu var. Zihinsel olarak rahatlamanız için bazen fiziksel aktivitelere yönelmek kaçınılmazdır. Bu açıdan baktığımızda, düzenli spor yapmak vücudunuzu sağlıklı tutmanıza yardımcı olmasının yanı sıra serotonini arttırır. Daha yüksek serotonin demek; depresyondan ve zihinsel sorunlardan uzak güllük gülistanlık yaşamak demek.
Akşam yatağa girdiğinizde uyuyamayanlardan mısınız? Bunun sebebi masa başında geçirdiğiniz çalışma saatleriniz olabilir. Oturmak ve uzanmak vücudumuz tarafından dinlenme döngüsü olarak algılanabilir. Eğer uzun süre oturuyorsanız, vücudunuz kendini ihtiyaç duyduğu kadar yenilemeyi başarır.
Peki akşam olduğunda ne olacak? Zihinsel olarak uyumak isteseniz bile fiziksel aktivitelerinizin yeterli olmaması buna engel olacaktır. Vücudunuza göre siz zaten tüm gün boyunca fiziksel olarak dinlenme sürecindeydiniz ve artık vücudunuzun daha fazla dinlenmeye ihtiyacı yok. Düzenli olarak yapılan egzersizler ve zihin / vücut yorgunluğunu dengelemeye çalışmak, uykusuzluk sorunlarıyla baş etmenize yardımcı olabilir.
Tabii ben biliyorum hiçbirimizin böyle sorunları yok da, belki “Bi arkadaşınızın” cinsel sorunları vardır ve nedeni gündelik yaşantısında aşırı pasif kalışı olabilir. Ben demiyorum, Dr. Mehmet Öz ve diğer uzmanlar öyle diyor.
Erkekler çok fazla oturarak vakit geçirdiklerinde kan dolaşımı dengesizleşiyor ve bu durum cinsel performansı olumsuz etkiliyor. Bu sorunların ileri seviyeye ulaşması ise prostat gibi daha ciddi sorunlara neden olabiliyor.
Son olarak, “Oturduğu yerden para gömüyor havalara bak havalara yaea!” Diyen bir arkadaşınız veya müşterinizle bu içeriğimizi paylaşmayı unutmayın :)